Sayın Türköne
Sayın Türköne,
11 REMMUZ 2010 tarihli köşe yazınızda; “PKK REFERANDUMU BOYKOT EDİYOR. ELBETTE EDECEK. ANAYASA'NIN 145. MADDESİ DEĞİŞİR DE, YARGISIZ İNFAZ YAPAN ASKERLER ÜZERİNDEKİ "ASKERÎ YARGI ZIRHI” KALKARSA, TÜRKİYE HERKESİN ADALETE HESAP VERDİĞİ BİR ÜLKE HALİNE GELİRSE PKK NEREDEN EKMEK YİYECEK? DEVLET İÇİNDE KANUN DIŞI İŞLER OLMADAN, KENDİ İLLEGAL DURUMUNU NASIL TEMELLENDİRECEK? ELİNDEKİ SİLAHA NASIL GEREKÇE BULACAK?” diyorsunuz.
Hiç şaşırmadım. Herzaman olduğu gibi, yine bir Türköne klasiği döktürmüşsünüz. Uluslar arası arenada bilimsel ürünler veremeyen bazı profesörlerin, tamamen yalan ve iftiraya dayalı klasik yöntemlerini bu millet kanıksadı, yutmuyor artık. İleriye sürdüğünüz iddialar hem yalan ve hem de mantık hatalarıyla dolu. Örneğin;
Ø  Yargısız infaz yaptığı mahkeme kararıyla kanıtlanmış bir tek askeri personel gösteremezsiniz. Hata yapan belki olmuştur, ama yargısız infaz yapan asla olmamıştır.
 
Ø  Askerler üzerinde “ASKERİ YARGI ZIRHI” olduğunu iddia ediyorsunuz. Hukuk fakültesi birinci sınıf talebesi bile, Askeri Ceza Kanununun Türk Ceza Kanunundan çok daha ağır cezaları kapsadığını bilir. Hatta Türk Ceza Kanununun suç saymadığı pek çok fiil, Askeri Ceza Kanunu’na göre suçtur. Askeri savcı ve hâkimlerin, sivil meslektaşlarına göre çok daha bağımsız olduklarını ve hatta kendi Kuvvet Komutanlarını bile yargıladıklarını, cümle âlem biliyor.
 
 
Ø  “ASKERİ YARGI ZIRHI KALKARSA, TÜRKİYE HERKESİN ADALETE HESAP VERDİĞİ BİR ÜLKE HALİNE GELİR” diyorsunuz. Bir profesör ve sözde bir bilim adamı olarak böyle bir yalanı nasıl söyleyebiliyorsunuz. Kalkmasını istediğiniz Anayasa’nın 145nci maddesi yerinde dururken ve olduğunu iddia ettiğiniz “ ASKERİ YARGI ZIRHI” varken, askerler onurlu bir şekilde yargı önüne çıkıp, atılan iftiralara karşı kendilerini savunup hesap veriyorlar. Demek ki, askerler üzerinde bir zırh yokmuş. Ama muhterem eşiniz dâhil bütün milletvekillerinin ve bakanların DOKUNULMAZLIK ZIRHLARI var. Ayrıca, siyasal iktidarın yalakası haline gelmiş bazı bürokratların, işledikleri fiillerden dolayı yargılanmalarına izin verilmeyerek, söz konusu DOKUNULMAZLIK ZIRHININ genişletildiğini de herkes görüyor. Bunlardan hiç bahsetmiyorsunuz. HANİ TÜRKİYE, HERKESİN ADALETE HESAP VERDİĞİ BİR ÜLKE HALİNE GELECEKTİ.
Sayın Türköne,
Sizin niyetiniz hak, hukuk, adalet ve demokrasi değil. Siz, kendinizi cin, milleti aptal yerine koymayın. Çünkü siz;
v  Bu milletin ( aileniz dâhil) can ve mal güvenliği için, hayatını ortaya koyarak mücadele eden askerlerin, teröristleri etkisiz hale getirmesini YARGISIZ İNFAZ olarak nitelendiriyorsunuz.
v  Teröristler yerine askerlerin yargılanmasını istiyorsunuz.
v  Habur’da teröristlerin kahramanlar gibi karşılanmasını, ayaklarına Türk hukukunda olmayan seyyar mahkeme gönderilmesini, pişman olmayan teröristlerin pişmanlık yasasından yararlandırıp serbest bırakılmasını DEMOKRATİK AÇILIM olarak yutturmaya çalışıyorsunuz.
v  Abant toplantısında da; “BEN, ASKERİ VESAYET DEĞİL, SİVİL VESAYET İSTİYORUM” diyorsunuz. Gerçek demokrat, bir vesayetten kurtulmaya çalışırken, başka bir efendinin vesayeti altına girmek ister mi? Hem, askeri vesayet olduğunu nereden uyduruyorsunuz? Eğer, askeri vesayet olsa, siz günde üç öğün askere küfür ve hakaret edebilir misiniz? Hukukun tam bağımsız olduğu gerçek demokrasilerde, ettiğiniz küfür ve hakaretlerin binde birini size söyletmezler.
Sayın Türköne,
Belirli çevrelere yaranmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Ama sonunda size madalya takmayacaklar. Eğer, ders almayı biliyorsanız, size sonunuzun nasıl olacağını gösteren gerçek ve somut bir örnek vereceğim:
Ø  Doç. Dr. Önder Aytaç, Taraf Gazetesi yazarı. Bilgi Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Polis Akademisi ve Güvenlik Bilimleri Enstitüsü’nde öğretim üyesi.
Ø  Taraf’taki köşesinde, aynen sizin yaptığınız gibi, askere söylemediğini bırakmamasıyla dikkat çekti.
Ø  Hükümetin ve emniyetim has adamıydı. İkinci cumhuriyetçilerin kankansıydı. Bölücü ve liberal aydınlar O’na sempatiyle bakıyordu. Televizyon programcıların gözdesiydi.
Ø  Ama geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında; Abdullah Öcalan için, “Bu terörü bitirmezsen, seni asarım. Bakın bakalım o zaman bu olayların hepsi bitmiyor mu?” deyiverdi.Ø  Sadece işte bu bir tek cümlecik, Önder Aytaç’ın sonunun başlangıcı oldu;v  Öncelikle Ahmet Altan, kanıkası Önder Aytaç’ı Taraf Gazetesinden KOVDU.
v  Hükümet yandaşı ve açılım yanlısı gazete ve köşe yazarları topa tuttu.
v  İkinci cumhuriyetçiler verdi veriştirdi.
v  Hükümet, çaktırmadan aforoz etti.
v  BDP ve PKK tehdit etti.
Ø  Askerlere posta atan, cesur, anlı şanlı kahraman Önder Aytaç, bak nasıl ağlıyor;
“Onlarca tehdit mail’i geldi. Sokağımda bekleyen insanlar görüyorum. Eşimden ayrıyım. Çocuklarımı yurtdışına gönderdim. Polisevinde kalmaya başladım. Üç-dört polis sürekli yanımda. Aracımı kullanan arkadaşımın beline tabanca verildi. Bana, “Tabancanı boş gezdirme, karşına çıkan olursa gözünü kırpmadan vur” dediler. Kapımın önünde metalik gri bir otomobil gördüm. Bana olacak muhtemel bir şey, Emniyet, MİT ve askeriyenin ayıbıdır. Bu ayıbı Türkiye kaldıramaz. İngiltere’ye gidip bir yıl öğretim üyeliği yapabilirim.”
Sayın Türköne,
v  Kullanma miadı dolan uşakların, bazı çevreler tarafından kullanıldıktan sonra, paçavra gibi çöpe atıldığını görüyor musun?
v  Çok cesur ve kahramanlar kahramanı Önder Aytaç’ın neden ödü kopuyor? Çünkü bir zamanlar hizmet ettiği efendilerinin, gözünün yaşına bakmadan YARGISIZ İNFAZ yapmalarından korkuyor.
v  Pekiyi, son çare olarak, günde üç öğün hakaret ettiği askerlerden neden medet umuyor? Çünkü her şeye rağmen askerlerin YARGISIZ İNFAZ YAPMAYACAKLARINI, adaletli ve bağışlayıcı olduklarını O da biliyor. 
v  Benim size önerim; kullanılma miadınız dolduğunda ( hiç şüpheniz olmasın, o gün mutlaka gelecektir) ve ödünüz koptuğunda, gelip ASKERLERE SIĞININ:
Ø  Çünkü askerler “ YARGISIZ İNFAZ YAPMAZLAR”
Ø  Çünkü askerler “ HUKUKA SAYGILIDIR”
Ø  Çünkü askerler “ BAĞIŞLAYICIDIR”
Ø  Çünkü askerler “ İNSANDIR”
Sayın Profesör,
Son olarak Size bazı şeyleri hatırlatmakta fayda görüyorum:
v  PKK elinde silah dağda olduğu ve terör yaptığı sürece asker operasyon yapar. Bu YARGISIZ İNFAZ değil, devlet olmanın en doğal zorunluluğudur. Kimse PKK elinde silah dağda gezerken ordu operasyon yapmasın diyemez. Bunu dünyanın hiçbir devleti kabul etmez.
 
v  Dünyanın her tarafında, etnik ve din temelli politikalar ve kışkırtmalar, eninde sonunda ülkeleri iç savaşa götürmüştür. Allah göstermesin tetiğe basıldığında siz de üzerinde yaşayacak vatan bulamazsınız, kadrini bilin… Ve canınızı kurtarmak için sığınma hakkı isteyeceğiniz hiçbir ülke TV’sinde, gazetesinde sizlere etnik ve din temelli ayrıştırma tartışmaları yapmanıza, askere hakaret ve iftirayı sürdürmenize asla izin vermezler
 
v  Ülkesinin haritasını tartışmak kimsenin haddine değildir. Sözde bazı aydınların, profesörlerin ve politikacıların muzaffer orduların komutanları edasıyla ülke haritamızı masaya koyup, demokratik açılım yutturmacısıyla bu ülkenin bölünüp parçalanmasına zemin hazırlayamaz. Bunun için, kalemleri ve televizyonlarıyla hiç kimse harita çizmeye kalkmasın.
 
v  Ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlükten, bu Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden, üniter yapıdan, ulus devletten, kardeşlikten ve yurttaşlıktan bahsedenleri FAŞİST ilan etme densizliğine kapılanlar, öncelikle Önder Aytaç’ın durumuna bakarlarsa, GERÇEK FAŞİSTLERİN hizmetine girdikleri kendi efendileri olduğunu göreceklerdir.
Saygılarımla.
 
 
 
.
 

Zirve100 Sayac
 
 
Bugün 6 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol